SIR İÇİNİZDE


Yaşamak sonsuzlukta bir yolculuktur.

Ömür ise yolun küçücük bir kısmı…

Bu yol ancak kalple yürünebilir. Zihnin gel-gitleriyle yol taşlarla doludur. Ama tüm sır içinizdedir. O da kalbinizin içine özenle saklanmıştır. Yüreğinizdeki sırra erişmek için perdeleri yırtıp aşmanız gerekir. Kalbin üstü bir sürü tabakayla (kin, nefret, gurur, kibir, şehvet, oburluk, kıskançlık, öfke …) kaplanmıştır. Ve bu tortulardan arınmadan kalbe ulaşılamaz. Kalp çok latif, süptil bir mekandır. İçine ancak gönlü pür-ü pak olmuş sultanlar girebilir. Kirlerin, perdelerin üst üste yığıldığı bu gizli cennetin kapılarını açmak imkansız değildir ama oldukça zorlu ve disiplinli bir çabayı da gerektirir. İnsani ve nefsani istek ve beklentilerden ve egonun kirlerinden arınmak gerekir. Bu da uzun bir çabayı beraberinde getirir.

Güzel Kur’ an ‘da “…ona ancak temiz olanlar dokunabilir…” diye bildirilen ayet özü itibariyle beden temizliğini değil yürek temizliğini ifade eder.  Buradaki mecazi ifadeyi anlamayan (veya bilerek çarpıtan zihniyetler) da ona ancak abdest aldıysanız dokuanbilirsiniz, onu süslü çantalar içinde duvara asın ve asla aşağıya bırakmayın gibi safsatalarla, (düşünmeyen) insanları esas bilgi kaynağından uzak tutmaktadırlar.

Oysaki kast edilen ruhun, kalbin temizliğidir. Yüreği gerçekten arınan, nefsani duygularından uzak olanın Kur’an ın özüne dokunabileceği, onu algılayabileceği, ordaki sırlara vakıf olabileceği bildirilmektedir.

İnsan çok tatminsiz bir varlıktır. Doğadaki hiçbir varlık insan kadar can sıkıntısı yaşamaz. Siz hiç canı sıkıldığı için oflayıp puflayan bir kedi gördünüz mü? Hayır. Kediler özlerinde kayıtlı olan veriler neyse ona göre yaşarlar: avlanırlar, miyavlar, temizlenip yalanırlar, kur yapıp çiftleşirler, doğururlar, emzirirler, erkek kediler alanlarını işaretler, uzanıp yatarlar ve miyavlarlar J yani yaptıkları her haliyle varoluşun onlara lütfettiği basit doğalarını yaşamaktır. Aslında her halleriyle onları yaratan sonsuz bilgeliği zikrederler. Doğadaki tüm canlı ve cansız varlıklar kendi lisanlarında hep Allahı zikreder.

“Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O’nu tesbih eder; O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir

şey yoktur, ancak siz onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şüphesiz O, halim olandır,

bağışlayandır.” (44 Isra)

“Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah’ı tesbih

etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini

bilendir.” (41 Nur)

İnsan nefse (ego) sahip tek varlıktır. Bu nedenle insanlardan bazıları Allah’ ı zikreder. Ama bazıları nefsin kıskcında kapana kısılmış ve bu zikirden uzaklaşmıştır. Zikir sözle ve tesbihle yapılan bir şey değildir. Burada bahsedilen zikir ya da tesbih özüne uygun hareket edip, sonsuzluk bilgisine yönelmiş, o yöne akan ruhu anlatır. Bu ruh ki kendisini yaratan ve kendisinden geldiği sonsuz ve tek olanı bilme özlemiyle yanar tutuşur, içinde aşk vardır, diğer tüm canlılara karşı saygılıdır, içinde olduğu yolun farkındadır. Ve görevi neyse onu yapar. Erdemlerin önemini bilir ve bunlara uygun davranır. Bu kişinin eline tesbih alıp sayılarla Allahı zikretmesi değildir. Ki o da önemli bir çalışma olmasına rağmen gerçek kalp teslimiyeti yoksa ve farkındalıkla yapılmıyorsa o tesbih çalışması zikirden çok nefsi besleyen bir gıdaya bile dönüşebilir. Bunlar oldukça hassas konulardır. Bazen çok bilge ve çok yüksek mertebelerde zannettiğiniz bir kişi farkındalıktan uzak, ağaıların da aşağısında olabilirken; bazen de serseri sarhoş başıboş görünen bir kişi içinde sonzuluğun bütünlüğünü, bilgisini ve aşkı taşıyıp Hakk katında çok daha yukarılarda olabilir. O yüzden kimsenin oyununa, kılığına kıyafetine bakıp karar vermeyin. Gerçekten bilen ben bilmiyorum daha öğrenciyim der. Çok biliyorum her şeye ben vakıfım diyen de (muhtemelen) cahildir.

Herkes kendi yolculuğuyla ilgilenir de diğer kişilerin ne yaptığı ile aşırı meşgul olmazsa bilgelik yolunda ilerleyişi daha güçlü olur. Başkaları hakkında konuşmak, dedikodu “gıybet” olarak geçer. Ve bu çok büyük günah olarak kabul edilmiştir. “Günah” demek negatif ve aşağıya çekici enerji demektir. Bu da demek oluyorki başkaları hakkında konuştuğumuzda enerjimizi onların kanalına yolladığımız için kendi enerjimiz düşer ve bu negatif enerji yükmüzü arttırır. O halde amaç mutlu olmaksa amaç güçlü olmaksa pozitif enerjimizi arttırmamız gerekir. Pozitif enerji de islamiyette “sevap” olarak ifade edilmiştir.

Günah ya da sevap işlemek de pozitif veya negatif enerji üretmek demektir. Haliyle negatif enerji üreten kişinin bedeninde ve ruhunda çeşitli hastalıklar ve arızalar oluşacak ve kişi de bu halde içsel olarak acılar çekecek ve yanacaktır. Örnek vermek gerekirse; 60 yaşında bir kadın düşünün hayatı boyunca devamlı üzücü hatıralarını zihnine kayıt etmiş ve hep bunlar neden başıma geldi ahlanıp vahlanmış; başkalarının başarılarını kıskanmış, dedikodu yapmış, aklına her zaman her şeyin en kötüsünü getirmiş ve devamlı bir stres ve gerginlilkle hem kendine hem de çevresine sıkıntı vermiştir. Bu kadın yüksek tansiyon, kalp çarpıntısı, baş ağrısı, sırt ağrısı, eklem ağrısı… gibi hastalara sahip ve ilaçsız hayatını devam ettiremiyor. İlaç kullansa bile bu hastalıkların acılarından sık sık sorunlar yaşıyor. Yani bu kişi mecazi anlatımla kendi cehenneminin ateşinde yanıyor. İşte Kur’an da anlatılan günah işleyenler için tarif edilen cehennemin dünyadaki hal ve tazahürü için küçük bir örnek size.

Peki öte alemdeki ceza durumu için basedilen ayetlere ne demeli. Yukarıda bizi cezalandırmayı bekleyen eli sopalı bir tanrı mı var sanıyorsunuz? Eveeet hatalar yaptın al bakalım sana biz de seni yakıcaz! Bunların hepsi mecazi anlatımlardır. Farkındalık düzeyi düşük biri için korkutucu ve özden kaçırıcı tablolardır aynı zamanda. Acaba bu tasvirlerin özü nedir?

İnsan sonsuz bir varlıktır. Ruh doğmaz ölmez. Doğup ölen sadece bedendir. Ve beden dünya hayatını deneyimlemek için bize kısa süreliğine verilmiş bir emanettir. Sonsuzluk aleminden dünyadaki hayatına ulaşana kadar ruh burdaki oyunu basit ve kolay görür. Ve tamam ben bu bedeni ve bu oyunu seçiyorum der. Tıpkı bir tiyatro oyununda rol almak için elinizdeki pekçok rolden herhangibirini seçmek gibidir bu. Çünkü oyuncu o roldeki kişinin kendi olmadığını bilir. Bu rolu sadece canlandırır. O yuzden o tiyatro oyununda hayat kadınını veya katili oynamak zor değildir. Ruhun bedeni seçme aşamasında da bu iş  bu kadar kolay görünür. Ama işin içine nefs ve unutma girince oyun zorlaşır. Ruh kendi varlığını unutmuştur. Beden de egonun (nefsin) hakimiyetine girmiştir. Hal böyle olunca bu dünyada acılar çeker ama yine de daha da negatif enerjili durumlardan kendini kurtaramadan ve kendi gerçekliğine uyanamadan (farındalığa ulaşamadan) bir ömür biter ve kişi ölür. Beden bu dünyada kalır. Nefs de ruhla beraber öteki boyuta geçer.

“Kendi kitabını oku; bugün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter.” (14 İsra)

Şimdi geri dönüp oyunun değerlendirmesi yapıldığında nefs kendi yaptıklarının hesabını kendi yapar. Ve unutma oyunundan kurtulamadığını, farkındalığını kazanamadığını, yeterli pozitif enerji üretemeyip sonsuzluğa hizmet edemediğini, benlik ve ayrılık zannında kalıp sadece kendi için saklayıp, kendi ihtiraslarına taptığını görür… bu da ruh için büyük bir azaptır. Özünü hatırlayamamanın acısını çeker; yanar; erir ki bunlar bizim bedenle anlayıp tasvir edebildiğimiz mecazi duygulardır. Kimbilir ruh halinde o sonsuzluk bahçesinde bu halin acısı ne boyutta ve şekilde olur. Dolayısyla bu hal cehennem tasviri olarak anlatılır.

Amaç kimseyi cezalandırmak değildir. Allah sonsuz merhamettir, sonsuz sevgidir. Dünyayı, evreni, gökleri tüm canlıları aşkla yaratmıştır.

“Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize

döndürüleceksiniz.” (35,  Enbiya)

Ölecek olan nefislerdir. Bu dünyadaki hayat bir imtihandır. Bu sınav bazen iyi şeylerle bazen de kötü şeylerledir. Ve en sonunda herkes sonsuz yuvasına, birlik yurduna, Rabbine döndürülecektir. Tüm bu gerçekliği hatırlarsak; üzülmemize, korkmamıza, öfkelenmemize hiç gerek kalmaz. Bu sınav bir gün mutlaka bitecek. Nefs ölecek. Birlik okyanusuna dönülecek.

22. Sana Firavun’a yakısan debdebe, yücelik gerekse; askı geri ver!

Mefa’îlün, Mefa-îlün, Mefa’îlün, Mefa’îlün

(c. I, 59Divan-ı Kebir – Mevlana)

• Sen, hor görülmekten sikayet ediyorsun, aglayıp duruyorsun, sızlanıyorsun, hor görülüsteki lütufları, ihsanları

göremiyorsun. Ya Hakk’tan yardımlar, ihsanlar isteme, yahut az sikayette bulun!

• Sana, Firavun’a yakısan debdebe, yücelik gerekse, sana yakısmayan askı ver, Fıravun gibi vilayetler al, malını,

mülkünü artır, ihtisamlı bir hayat sür!

• 0 can ne mutlu candır ki, sonunda bahta, mutluluga erismek için daha önceden hor görülmeyi, asagı görülmeyi

alır da öper, basına kor.

• Pek büyük olan, kıyısı kenarı bulunmayan o hiddet denizinden binlerce kol ayrılır, her tarafa rahmet ırmakları

akar. 0 ırmaklar, merhameti sonsuz olan Allah’ın iyi, kötü bütün kullarının can bahçelerine ulasır, her canı suya

kavusturur. 0 hiç kimseyi mahrum bırakmaz.

” Ey gönül, sen o dereye bakma! 0 dere ile yetinme; için daralır, o derelerin önune çıktıkları kaynaga, sonra hep

orada birleseçekleri asla, vahdet deryasına bak!

• Bir domuz misk içinde, bir insan da pislik içinde dogsa, her biri rızık bakımından da aslına gider, her bakımdan da aslına varır.

• Hakk kapısının uyuz köpegi bile dünyadaki bütün arslanlardan iyidir, degerlidir. Çünkü o Hakk’ın askını söyler ve o kapıyı gözetme ve bekçilik yapma usullerini bilir.

 

Sırların aşikar edildiği bu kıymetli kutsal kitap Kur’ an’ ın daha çok okunup üzerinde daha çok düşünülmesi umuyor ve hayatın kitabını okuyup tüm insanların mutlu olması için dua ediyorum.

Şi’ra Mercan Özgür

By siramercan

Arap Harflerin Sırları



Arap Harflerin Sırları

Yazan Mamduh Al-Daye

Çeviren: Kemal Menemencioğlu

Güç kelimeleri ve harfleri bütün majikal sistemlerinin esasını teşkil etmektedir. Kabala’da 22 İbrani harflerin ilişkileri sembolik şekilde o sistemde birbirlerine tekabül eden fikir ve düşünceler için bir temel oluşturmaktadır. Bu tefekkürü etkilemektedir ve pratik majide şuurun yüceltilmesine yarar. Geleneksel olarak, İbrani harfler Kabalistik Hayat Ağacına, Tarot kartlarına ve hemen hemen her okült tekabüle addedilmiştir. Bu harfler Arap diline (Arapça’nın geldiği) Aramca’dan göç etmiştir. Ancak, Arapçada birkaç harf daha gelişmiştir. Modern Arapça’da 28 harf vardır ve bunlara yeni dört harf daha eklenmiştir, ama bu yeni harfler fiili olarak kullanılmamaktadır. Böylece toplam 32 harfe çıkmıştır, ama sistemimizde sadece 28 harf üzerinde odaklaşırız. Her harf 10 temel şeklin bir veya ikisini içermektedir. Bu on şekil on tecelliye tekabül etmektedir. Bunlar Ku’ran-i Kerim’de söz edilen mükemmel on, veya Hayat Ağacındaki on Sefirottur.

Daha fazla ileri gitmeden, Arap Alfabesinin temel ilkelerini size sunmak üzere bir tablo hazırladık. İlk sütunda Arap Alfabesinin harfleri bulunmaktadır. Basılı harflere kıyasla el yazısında doğal olarak bir fark oluşacağı gibi – bu harflerin şekillerini elle yazılış şekilleriyle karıştırılmamalıdır. İkinci sütunda Arap harflerinin genel telaffuzu vardır. Üçüncü sütunda harflerin İbrani karşılığı verilmiştir. Dördüncü sütunda ise harflerin ebced değerleri verilmiştir. Kabala’da Gematria olarak bilinen sistemle Arabi ebced değerleri birbirine uyumludur. Bu tabloda Arap ve İbrani harfleri arasındaki benzerlikleri ve farkları görebilirsiniz:

 

Arap

Harfi

Adı

İbranice

Karşılığı

Ebced

Değeri

Alef

1

Ba

2

Cim

3

Dal

4

Hah

5

Waw

6

Zin

7

Ha

8

Tah

9

Ya

10

Kâf

,

20(500)*

Lam

30

Mim

,

40(600)

Nun

,

50(700)

Sin

60

Ayin

70

Fa

,

80(800)

Sad

,

90(900)

Qaf

100

Ra

200

Şin

300

Ta

400

Tha

500

Kha

600

Tza

700

Dad

800

Tzah

900

Ghyn

1000

Dil bilimi açısından bu alfabeye daha ayrıntılı bir şekilde göz atalım. Arap dili diğer dillerde bulunmayan birkaç harf içeren fonetik bir dildir. Arap asılı olmayan kişilerin çoğu özel bir eğitim geçirmeden bu harfleri telaffuz edemiyorlar. Bu bağlamda aşağıdaki benzetmelerle bu harflerin telaffuzlarını mümkün olduğu kadar açıklamaya çalıştık. Diğer dillerden farklı olarak harflerin şekilleri kelimelerde bulundukları konuma göre değişmektedir. Bu değişimler de aşağıdaki tabloda verilmiştir.

 

Arap

Harfi

Adı

Latin Harf Değeri

Sesi

Alef

A

At

Ba

B

Bal

Ta

T

Tat

Tha

TH

Gırtlaktan“th” sesi

Cim

J, C

Can

Ha

H1

Gırtlaktan“h” sesi

Kha

K

Gırtlaktan “k” sesi

Dal

D

Don

Ağır Ses

Tza

The

İngilizce

The

Ra

R

Ara

Zin

Z

İngilizce

Blitz

Sin

S

As

Şin

Ş

Aş

Sad

S

Ağır

Mustafa

Dad

D

Ağır

Doku

Tah

T

Ağır

Fatma

Tzah

Th/Z

İngilizce

Those/

Nizam

Ayin

A’

Ara

Ghyn

Gh

İngilizce

Ghana

Fa

F

Fas

Qaf

K

Ağır

İngilizce

Quote

Kaf

K

Kes

Lam

L

El

Mim

M

Mim

Nun

N

En

Waw

W

İngilizce

Dawn

Hah

H

His

Ya

Y/İ

Yedi

 

Tek Başına

Kelime Başında

Kelime Ortasında

Kelime

Sonunda

Özel Şekilleri

Bir ses kaydına dinlemeden telaffuzu kavramanın zor olduğunun farkındayız. Bundan dolayı www.damkar.org sitemizden ses örneklere dinleme fırsatı vardır. Arapça’yı öğrenmenizi beklemiyoruz, ama alfabeyi aşina olmanız gerekir. Talim dizisinde bir sonraki metinlerinde ileri seviyede majikal ve mistik teknikler verilmiştir. Uygulayıcının, İbrani ve Arap alfabelerine aşina olmaması bir handikap olur. Harflerin hepsini bir anda ezberlemeniz şart değildir, ama bir sonraki seviyeye çıkmadan önce ezberlemeniz önerilir. Dil bilimine bu basit önsözden sonra alfabenin temel bazı okült prensiplerini irdeleyelim.

Daha önce söz edildiği gibi bu harflerin on temel şekilleri vardır. Aşağıdaki resimde bu on temel şekilleri Hayat Ağacında gösterilmektedir.

Ağaçtaki ilk tecelli Kether’dir (Taç). Bu tek nokta ile ilintilidir. Kether evrendeki her şeyin başlangıcıdır. Bütün şekiller noktayla başlar, o bütün şekillerin en basit ve temel olanıdır. Mümkün olan her şeklin potansiyelini temsil eder, aynı şekilde Kether evrendeki her şeyin potansiyelini temsil etmektedir. O Eheieh’in şekli halidir.

Kether’in potansiyelinden Hokmah (Hikmet, Bilgelik) tecelli eder. Bunu iki noktaya benzetebiliriz. O eril ve dişili temsil eder. Herşeyin içindeki mevcut kutupluluğu temsil eder. Bir bakıma tek olan kendini bölerek iki meydana getirdiği için, yaşam başlangıcı ve sperm ve yumurta birleşerek bir zigot (döllenmiş yumurta) yaratıkları meosis sürecine benzetebiliriz. Bu Tzim Tzim süreci, evrenin yaratılışıdır. Bu belirli bir başlangıç noktası ve sonu, ama aynı zamanda yaşamın doğal sürekliliğini temsil eder.

Binah (Anlayış) ise, Hokmah’tan form ve işlev yaratma enerjisine kısıtlamak için gelen alıcı güç, İkilem, Duad’den zuhur eden Üçlem, Triad’dır. Üçgen tek bir form olarak çalışan üçlemi simgeler. Burada iki zıt güç ve üçüncü bir dengeleyici güç aralarında dördüncü bir güç, İlahiliğin tezahürünü ortaya koyarlar. Onu hayatın doğduğu evrensel rahme benzetebiliriz. O, İlahiliğin fiziksel formda tezahür edebilmesi için yaratılan Tzim Tzum boşluğudur.

İlk üç şekiller bütün şeylerin tezahür olmayan yönünü veya özünü içermektedir. Onlar safi özlerinde noktadırlar. Bu şekil görülebilir, ama aklın gözünde doldurulması gerekir. O, tezahürattan hemen önceki hali Ain, Ain Sof ve Ain Sof Aur [Hiçlik, Sonsuzluk ve Sonsuz Işık] halini temsil etmektedir. Tezhürat süreci başlar başlamaz, her şeklin özü somut çizgilerden belirlenmiş bir şekil alır. Tezahür olmayan Tanrının özünden rahim de oluşan ve sonradan olgunluğa varan süreci içeren, fiziksel tezahürata dek insan yaratılışına paraleledir.

Hesed (Merhamet), Binah’ın faaliyetlerinden yaratılan tezahürattır. Burada tek yatay çizgiyi bulmaktayız. Bu fiziksel tezahürata girmenin ilk safhasıdır. Hesed, daha somut bir şekilde Hokmah’ın yansımasıdır. Hesed ayrıca Hayat Ağacında arketipsel eril şeklidir. O dışa yayılma gücünün tezahüratıdır. Dolayısıyla, onun nihai ifadesini düz çizgide bulmak mümkündür. Çizgi sürekli genişler ve uzar. O Hesed faaliyetlerini çok iyi temsil eder.

Hokmah-Hesed ilişkisine benzer olarak, Geburah (Güç) da Binah’ın daha somut bir şekilde yansımasıdır. Ancak burada daireyi buluyoruz. Daire kısıtlama gücünün iyi bir simgesidir. O, hepimizin içinde dünyaya geldiği rahmi simgelemektedir. Bu bizi tezahürat sürecinde yardım eden kısıtlayıcı güçtür. Onu ayrıca kendi kuyruğunu ısıran kuyruklu yılan Ouroboros’a benzetebiliriz.

Daha önce belirtildiği gibi, çizgi ve daire, iki nokta ve üç nokta ile temsil edilen güçlerinin tezahüratının sonucudur. Altıncı şekil bu tezahür eden güç temasını devam etmektedir. Bu Kether noktasının tezahürat sürecinin bir sonraki evresidir. Eğer noktanın sayfadan aşağı akmasına izin verilseydi, o kolaylıkla bir dikey çizgi oluştururdu. Altıncı şekil Tifaret (Güzellik) tecellisiyle ilgilidir.

Düz çizginin basitliğinde büyük bir güzellik vardır. Yatay çizginin temsil ettiği genişleme yerine, çizgi, yükseliş ve inişi belirtmek üzere dikeydir.

Dikey ve yatay çizgilerin birleşimi yedinci şekli ortaya çıkarır. Bu şekil Netzah (zafer) ile ilgilidir. İlginçtir ki yatay çizgi ister üste veya altta olsun, sonuç hep aynıdır. Her birinde Dal (Dalet) harfinin (kapı) iki farklı şekli vardır. Harf aşk gezegeni Venüs ile ilintilidir ve bu Netzah’a atfedilen gezegendir. Bu tezahüratın zuhur ettiği kapıdır, rahmin kapısıdır.

Sekizinci şekil Geburah’in Tifaret’ten çıkarılmasından ortaya çıkar. Çıkarma, dişil işlev kısıtlamayla yakınlığı vardır. O, Geburah gücüne yakındır, nitekim Adalet Kılıcı olarak kir ve tortuyu kesip yakar ve kutsal ve kutsanmış olanı açıya çıkarır. Yarım daire tecelli Hod ile ilgilidir. O yukarısındaki Ağaçtan enerji alır ve Yesod’a yönlendirir.

Dokuzuncu şekil Tifaret’in dikey çizgisine benzer ama eğiktir ve bir hilal oluşturur. Bu hilal şekli tecelli Yesod’a (Temel) atfedilir. Kabala, Yesod’u aysal nitelikli olarak tanır. O, insan ve İlahi arasından gelip giden enerjileri temsil eder ve İlahilikten insana ve insandan Tanrı’ya geri enerji gönderebilme özelliğine sahiptir.

Son tecelli bir kupa şeklinde hilaldir. Şekil son tecelli Malkut’ta (Krallık) yatar. Bu ykarıda sıralan bütün şekillerin alıcı sondur. Bu Kether’de başlayan sürecin son tecellisinin kabıdır.

Biraz irdelemeden sonra, okuyucu görecek ki Arap Alfabesinde mevcut olan tek şekiller bu on şekillerdir. Teorimize göre, eğer bir harfin üstü ve altı varsa, enerjisinin birden fazla yönü vardır. Üst şeklin onu dış veya tezahür eden tarafı olduğu ve alt şeklin onun içsel tarafı olduğunu inanıyoruz. Bir bakıma dışsal enerji veya tecelli makro-kozmik etkiyi gizler. Maalesef bazı harflerin karmaşıklığı onları Hayat Ağacında belirli bir yola oturtmayı çok zor kılmaktadır. Ancak bu metodu kullanarak yapılan derin irdelemeler, harflerin birçok özelliklerini ortaya çıkarmaktadır. Bu özelliklerin bir çoğu ağızdan kulağa intikal eden öğretiler tarafından desteklenmektedir.

Arap

Harfi

Adı

Dışsal

Enerji

İçsel

Enerji

Alef

Tifaret

Tifaret

Ba

Malkut

Keter

Jim

Hesed

Hod

Keter

Dal

Netzah

Netzah

Hah

Geburah

Geburah

Waw

Geburah

Yesod

Zin

Keter

Yesod

Ha

Hesed

Hod

Tah

Tifaret

Geburah

Ya

Hod

Malkut

Hokmah

Kâf

Tifaret

(Hod Hesed)

Malkut

Lam

Tifaret

Malkut

Mim

Geburah

Tifaret

Nun

Keter

Malkut

Sin

Malkut

Malkut

Ayin

Hod

Hod

Fa

Keter Geburah

Malkut

Sad

Hod

Malkut

Qaf

Hokmah Geburah

Malkut

Ra

Yesod

Yesod

Şin

Binah Malkut

Malkut

Ta

Hokmah

Malkut

Tha

Binah

Malkut

Kha

Kether Hesed

Netzah

Tza

Kether

Netzah

Dad

Kether Geburah

Malkut

Tzah

Kether Tifaret

Geburah

Ghyn

Kether Hod

Hod

Bu harflerin majikal operasyonlarda kullanıldığı birçok farklı usul vardır. Burada Shemusu Al-Anwar Fe Kenuz – Al-Asrar (Okült Hazinelerde Güneşsel Işıklar) kitabında İbn Al-Haja Al-Talmasani Al-Magribi tarafından verilen temel uygulamalara değineceğiz. Hitabın Hicri 737 yılında veya 12. (Miladi) asırda yazıldığı söylenmektedir. İlk önce uygulayıcı harfin majikal imajına aşina olması gerekir. Harflerin majikal imajları üç kısımdan oluşmuştur. İlk ve son kısımlarda harfler normal şekilde yazılır, ancak orta kısımında harf tersine çevrilir. Örneğin Şin harfinin majikal imajı şöyledir:

Bundan sonra öğrenmeniz gereken şey, Ay Mevzileri ve gökyüzündeki yıldızlara göre konumlarıdır. Ancak bu Mevzileri sadece Üstat Çırağı derecesinde kapsamlı gireceğiz. Burada sadece birden yirmi sekize dek belirteceğiz, ve şimdilik aya doğru çalışmanızı yapmanız yeterli olacaktır.

Mevziler

Sayıları

Mevzi İsmi

Zodyak Derecesi

1

Şartayin

5° Boğa – 17° Boğa

2

Butayin

18° Boğa – 30° Boğa

3

Turaya

1° İkizler – 12° İkizler

4

Dubran

13° İkizler – 25° İkizler

5

Haka’ah

26° İkizler – 8° Yengeç

6

Hana’ah

9°Yengeç – °21 Yengeç

7

Zura’a

22° Yengeç – °4 Aslan

8

Nathra

°5 Aslan – °17 Aslan

9

Tarfah

°18 Aslan – °30 Aslan

10

Jabha

°1 Başak – °12 Başak

11

Kurthan

°13 Başak – °25 Başak

12

Sarfa

°26 Başak – °8 Terazi

13

A’wa

°9 Terazi – °21 Terazi

14

Samak

°22 Terazi – °4 Akrep

15

Gafer

°5 Akrep – °17Akrep

16

Zabana

°18 Akrep – °30 Akrep

17

Akil

°1 Yay – °12 Yay

18

Kaleb

13° Yay – °25 Yay

19

Şulah

°26 Yay – °8 Oğlak

20

Na’ayem

°9 Oğlak – °21 Oğlak

21

Baldah

°22 Oğlak – °4 Kova

22

Zabeh

°5 Kova – °17 Kova

23

Bala’a

°18 Kova – °30 Kova

24

Sa’aud

°1 Balık – °12 Balık

25

Akbiah

°13 Balık – °25 Balık

26

Mukkadem

°26 Balık – °8 Koç

27

Muakher

°9 Koç – °21 Koç

28

Raşa

°22 Koç – °4 Boğa

[Bundan sonra orijinal yazıda verilen teknikler verilmektedir. Ancak bunlara şimdilik yer veremeyeceğiz ve daha sonra Arap, Acem ve Osmanlı Majisi hakkında başka yazılarla daha fazla malumat veremye çalışacağız.]

 

http://eliflamraa.wordpress.com/2007/03/16/arap-harflerinin-sirlari/

 

By siramercan